27 Aralık 2008 Cumartesi

Şiir Yaşamak

Şiir Yaşamak




Promethus kim
Yunus kim,
bak gözlerime

kurtlar sofrasında,
şarap mıydı kanımız
kalktık yürüdük
ayaklarımızda bukağıları insanlığımızın.
daha kaç çağ,
kaç gün şunun şurasında.
kuşlar vurulmuş,
balıklar zehir sularda.

kör karanlıklara mı çekildik,
kutsal bezlerle mi bağlandı gözlerimiz.
kaç haraminin keyfine açlığımız susuzluluğumuz.
çelik ışıltısı direncin ırmakları gözyaşlarımız.
gör tükenmez soluğumuz

sinek böcek yılan ya da insan
bir avuç toz, bir de belki adımız.
ne kıyımlar, ne kıtlıklar
ne acılar kalan
sefası da cefası da bir mi,
güneş altında geçmişin
Hayyam’ın testisinden
bir yudum şaraptır,
bozulmuş bağların kekre anısı.
şiirdir ezilip süzdüğümüz canımız.


önce sevmeyi öğren,
sonra yaşamayı;
asıl olan sevdadır,
gerisi tortu ömrümüzden.

bakır çalığı,
yeşil zehir tadında her sevdanın.
kaç can acılarda,
kaç can tadının doruğunda yaşamanın.
hep sevdadır işlediğimiz,
direnmenin sarı sıcak sancısı.
şiirdir yaşamak
unutma koyulsa da karanlık

bir bilgenin sözü gibi belle,
anla ki yaşamak direnmektir.
direnmektir insanca olmayana.
Hallacı Mansur gibi derin sırtında
çıkıp, dağlarından döküldüğümüz..
yazdık ellerimize, anla ki şiir içindedir sözümüz
dağlar biziz, denizler biziz, gökler biziz.



Bedri Karayağmurlar 2006 - Şubat 2008

14 Aralık 2008 Pazar

Acının Tadı Yaşamak


çünkü acıması yoktur kendine hayatın
düzgün ve düz cümleler kurmaktan yorulmuş birinin
zamanıdır küçük kaçmalar ülkesinde bir soluk mavi

biz neyiz ki
uzun buz sarkıtları kırılır
sevmenin sabahları ayazsa
yırtılır gün en hassas yerinden
ve bir kadın kırmızı giyer sabah güllerinden

sen şimdi usulca yürü
ardında kuru yaprakların ağırlığı
hayat nasılsa acı
sana sakladığım bir avuç tuz ve hardal
hafif yaşamaların ağırlığı unutulsun varsın
kalan ne geriye tarihin küllerinden
bir nefes şöyle “oh” derinden
yaşadım.

Bedri Karayağmurlar 11 Ekim 2007 Şirinyer
Ben Egeyim Sen



I

karakantoya çıkmamıştı henüz aşkımız
Karantina uzun bir tekneydi rüzgarın önünde
Eleni balkondan baktığında sabah olurdu
denizin oralardan bir yalı çapkınını uçardı
seyrek çırpıntılı kırlangıçlar değerdi dalgalara

II

şimdi ağlamak böyle işlemeli mendillerin
sandık lekelerinde kurur

annemin ince belli bakırdan gaz lambası efkarlanır
titretirdi alevini Asansör’ün oralardan bir klarnet taksiminde

kendini sek rakıyla şişledi kınalı Leyla
olmadı bunların hiç biri dersem gülerdin

bulutlar emerdi hanım ellerine değen yerlerini
sus derdim kendime sus.

III

çocuğum ya aklım giderdi
kadınlar geçerdi kaldırımın kenarından
Karataş hamamının soğuk taşlarında üşütmüş tazeler
yüzleri alı al göründüklerinde basardım kemanların kıvrımına
pembe beyaz zakkumlar açardı birden
ne gençtik be, kırbaçlar şakırdardık sarma cıgaralı havalarda
atlar sallayarak kalçalarını.
süslü bir yaylıydı belki geçen ömrümüz tekeri çoktan kırıldı








IV

bakınca deniz görünürdü, deniz İzmir’di,
silmemişti islerini Daha mübadil vapurların.

bağlar alemdi bilmezdin türküler geçerdi oynak ağır
gül işlemeli yastılar sık dokunmuş hasır

güzelim şaraplıklar dökülürdü derelere.
su perileri içerdi şarabın hasını çağır
dinmezdi sabahlara dek sesleri derelerden denize
en delikanlı olduğumuzdan hesapsız bilirdik hepsini
kuşakta tabakaya tespihe çarpar oluklu bıçak sanki kınında sır



V

Karanfil yeni düşmüştü Urla’nın kayıtlarına.
kanlı bir kama Niğde’den İskele’ye
kaç kelle kimse bilmez kan ağır göz uykusuz
Selanik çarşısına gece indiğinde Panayotis’in meyhanesine
Kozanalı yel değirmenleri susardı rüzgar kururdu
el ayak buz
Manastır işi bir yemeni kanardı dağlarda
Yunanlı tüccarlar Türk tütüncüler irkilir üşürdü

VI

Kara kadının karısına ortaktı Despina
İzmir denizdi, Misailidis sağ / dağlar el gibi akardı.
ağlar masmavi yakamoz / rakılarda rakıydı hani.

meğer Ege olacakmışım İzmir olacakmışım / mübadil bir vapur




Bedri Karayağmurlar Ağustos 2008 İzmir