Bedri KARAYAĞMURLAR
son resimlerinde ne çok çizgi var yüzünde
nasıl görmemişim daha önce
duyabilsem anımsadığım
masallarını yeniden anlattığını
kırmızı lastik bir toptu çocukluğum
hep yuvarlanan zıplayan peşinsıra
ne çok ellerin vardı ne çok gözlerin
uzaklaşınca anlardım sıcaklığını
ne dünya umurunda ne hava durumu
hain bir lodos batırırsa gemileri
ah gemicilerin evleri
tesellisi yanındayız
ihtilal kara takip sapıtmış iktidar
içerde yok ya bizden biri
“boyları devrilesiceler boğazlarına kaçsın dilleri
Yaktılar memleketi çocukların geleceğini”
gök sularında eridi çivit evleri
ah annem sıcak yemeklerinin buharına karıştı
pencerelerin camlarını kırsaydı keşke sokaklara
bir komşu baksın
bir kelebek konsun omzuna
olmamış sevgililere armağan resimlerden kaçan
sardunya kokuları ekerdi evlerine
fesleğen tenekelerine ellerini
bir cümle daha kimsesiz çiçekler sorularım
yakında solacak saatleri kırmadığıma pişmanım
ne kadar uzar oralarda yalnız bir selvi
Gaziemir 2009 sonu
28 Aralık 2009 Pazartesi
27 Kasım 2009 Cuma
G i D i O
G i D i O
tirşe kapılar araladım
karanlığın ortasında
yalnızlaşmış bir kız uzak odalarında
tek memesi elinde çaresiz
emzirecek oğullar kızlar getirsene
yatağım soğudu buruştu içim
türküleri söylüyor
hızla geçtim kapıları
hüzün olmadık zamanda boğabilir insanı
becerisi elinde kalmış eski oyuncunun
peruktu saçı alnı tragedya artığı bir sahnede
ne söylese anlamsız oysa
Diyojen Karacasu’da değil miydi
nükleer gece olduğunda fıçıda
tiyatrolar kapandı be aptal
yalnızlık işte böyle zamanda bırakmaz insanı
tükürdüm denize belki bir arsız balık değer
soyunun son temsilcisi
genetiği değiştirildiğindendir yaşadığı
dedesini bizim bahçede vurdumdu geçen yaz
kallavi bir hamam böceğigillerden adı dilimi tırmalamasa
“öldürmek istemezdim - bıçak elimde”
bakmasaydım ekseni değiştirilmiş aya
yürüsene çayıra bir türkü söyle ya da
zaman sürtünecek az sonra yakalarına
her cezaya razıyım usta anlamadım ne kondu
sen hangi mahkemedendin yargısı yamuk
matematik bilemeyenler içindir tirşe kapılar
koridorlar karanlık mum yakın
nükleer bataryalar vurdu santralı
mum yakın mum yakın mum yakın
olmadık zamanda kopar kıyamet
besleyenlerini sever zebaniler en çok
Bedri Karayağmurlar 2009
tirşe kapılar araladım
karanlığın ortasında
yalnızlaşmış bir kız uzak odalarında
tek memesi elinde çaresiz
emzirecek oğullar kızlar getirsene
yatağım soğudu buruştu içim
türküleri söylüyor
hızla geçtim kapıları
hüzün olmadık zamanda boğabilir insanı
becerisi elinde kalmış eski oyuncunun
peruktu saçı alnı tragedya artığı bir sahnede
ne söylese anlamsız oysa
Diyojen Karacasu’da değil miydi
nükleer gece olduğunda fıçıda
tiyatrolar kapandı be aptal
yalnızlık işte böyle zamanda bırakmaz insanı
tükürdüm denize belki bir arsız balık değer
soyunun son temsilcisi
genetiği değiştirildiğindendir yaşadığı
dedesini bizim bahçede vurdumdu geçen yaz
kallavi bir hamam böceğigillerden adı dilimi tırmalamasa
“öldürmek istemezdim - bıçak elimde”
bakmasaydım ekseni değiştirilmiş aya
yürüsene çayıra bir türkü söyle ya da
zaman sürtünecek az sonra yakalarına
her cezaya razıyım usta anlamadım ne kondu
sen hangi mahkemedendin yargısı yamuk
matematik bilemeyenler içindir tirşe kapılar
koridorlar karanlık mum yakın
nükleer bataryalar vurdu santralı
mum yakın mum yakın mum yakın
olmadık zamanda kopar kıyamet
besleyenlerini sever zebaniler en çok
Bedri Karayağmurlar 2009
25 Kasım 2009 Çarşamba
Geleceğin ustaları
Geleceğin ustaları
kara kıllı kolları
yıkık kilisenin duvarından sarkan
bir ermişin gözlerini oydum daha dün
çırağım acemiyim
bir başıma tozlu ıssız işliklerde ısıtıyorum
kömür köz ömrümün
örsünde yüreğimi bütün gün
adem amcam
hüzünlü göçmen bir Rum’du belki
bütün resimleri ve aşkları sürgün
bir mübadilin tahta işlemeli sakız dolaplarında
akrepler taş altlarında
dikmiş kuyruklarını kertenkeleler
elimde yavşan kökünden acı su çeken kalem
çizdiği de suretim
genç, zıpır
her yerde ve dağlarda
gökçe eller diye yanık demir türkülerle dilimde acı tütün
az karanlıkta kalacaksınız
sonrası sonsuz aydınlık
güneşi yakacağım ruhumun ocağında
yeniden dövüp
su vermeye vicdanınızın ince tellerine
içi geçmiş bestelerinizin paslı kulakları çınlasın
ağaran günlerdir saçlarınızda ölüm
Bedri Karayağmurlar 2005
kara kıllı kolları
yıkık kilisenin duvarından sarkan
bir ermişin gözlerini oydum daha dün
çırağım acemiyim
bir başıma tozlu ıssız işliklerde ısıtıyorum
kömür köz ömrümün
örsünde yüreğimi bütün gün
adem amcam
hüzünlü göçmen bir Rum’du belki
bütün resimleri ve aşkları sürgün
bir mübadilin tahta işlemeli sakız dolaplarında
akrepler taş altlarında
dikmiş kuyruklarını kertenkeleler
elimde yavşan kökünden acı su çeken kalem
çizdiği de suretim
genç, zıpır
her yerde ve dağlarda
gökçe eller diye yanık demir türkülerle dilimde acı tütün
az karanlıkta kalacaksınız
sonrası sonsuz aydınlık
güneşi yakacağım ruhumun ocağında
yeniden dövüp
su vermeye vicdanınızın ince tellerine
içi geçmiş bestelerinizin paslı kulakları çınlasın
ağaran günlerdir saçlarınızda ölüm
Bedri Karayağmurlar 2005
23 Kasım 2009 Pazartesi
belleğini yitirmiş bir ülkenin kentlerinden
belleğini yitirmiş bir ülkenin kentlerinden
yarım uykulardan sersem
düşlerimi yoramam.
sabahlar hep sisli puslu,
aydınlatmıyor kör kentlerin
ihanete yatmış kuytularını
sidik kokuyor sokaklar
son model bir hayasızlık
dökerek pisliklerini
ellerini siliyor durmadan
tutup kolundan kalabalık caddelere
izbelere, ışıklara ve tacize
tecavüze fırlattığı çocukların
kağıt mendillerine
hangi yazı okunmaz
hangi resim bakılmaz
nasıl anlatır susturulmuş
yasal namussuzlukların hesabını
habersizlere sormaktır teamül.
ve tekmil tinerciler taşır
bütün cinayetlerin ve zinaların
baş döndüren günahını
oluklu mukavvalara bastırılmış
üşümenin ve terlemenin her gecelik,
koyun koyuna yalnızlığında.
kara sivri burunlu bir ayakkabının burnunda
gelir sabahlar
kalkın lan sabah oldu
lağımlar gürleyerek akar
kontaklar çevrilir uğuldar kent
yiter yansımalar kirli sularda
yarım uykulardan sersem
yarım uykulardan sersem
düşlerimi yoramam.
sabahlar hep sisli puslu,
aydınlatmıyor kör kentlerin
ihanete yatmış kuytularını
sidik kokuyor sokaklar
son model bir hayasızlık
dökerek pisliklerini
ellerini siliyor durmadan
tutup kolundan kalabalık caddelere
izbelere, ışıklara ve tacize
tecavüze fırlattığı çocukların
kağıt mendillerine
hangi yazı okunmaz
hangi resim bakılmaz
nasıl anlatır susturulmuş
yasal namussuzlukların hesabını
habersizlere sormaktır teamül.
ve tekmil tinerciler taşır
bütün cinayetlerin ve zinaların
baş döndüren günahını
oluklu mukavvalara bastırılmış
üşümenin ve terlemenin her gecelik,
koyun koyuna yalnızlığında.
kara sivri burunlu bir ayakkabının burnunda
gelir sabahlar
kalkın lan sabah oldu
lağımlar gürleyerek akar
kontaklar çevrilir uğuldar kent
yiter yansımalar kirli sularda
yarım uykulardan sersem
ZAMAN
ZAMAN
I
duru bir su kadar mavi
yüreğindeki çiçek kadar turuncu olsam
renkli yağmurlar yağardım
uzak kentlerinin taş evlerine
elim sesinle daha uz aklım duysun
uzak bulutlara takılmış
coşkun bir dalga her zaman
ah zaman azgın orospu
gülüp gülüp geçiyorsun
II
taş konaklardan
kuru topraklardan geçtim dün
Sevgi usul ve sıcak ve dişi bir nehirdi yanımda
Göğsüm göklerde kollarım gerili kendi haçımda
Dayrül Mor Bedesten-i Cami
zeytin yeşil üzüm kara buğday sarı
yürür kuyruğu keskin kıllı bir akrep
tarihin bütün derslerini yazan yırtık sayfaların arasında
III
takla atan uysal bir güvercinin kanadında
Kürtçe bir ağıt yayılır Mezopotamya denizine
Artuklu mezarlarının taş işlemelerinde eskir sürmeler
nazarım değer baksam tütsüler
yitik gelinlerin duvaklarını sürükler arap atlar
arap kızların büyür gözleri demir kapılarda
abralardan konaklara uzar asmalar
kara küçülse mavi büyüse hüzün türküm
yağsa yağmur aksa yağmur gülse yağmur
kardeş bak yüzüme sazının teli değil mi ömrüm
IV
ceylanlar geçer yanımdan
korkular Şahmaran öykülerinden taşar sokaklara
işlemeli taş duvarlar arasında yanar güneş
ellerim süryani maharetinde bekler ince kirpiklerini
telkari akşamlarda sınarım kendimi
sevmektir sevabım günahım sen
hangi bağı öpsem kekre bir şarap gizli mahzenlerinde
bedestenden geçer hamam yollarında boyalı oğlanlar
kızlar nerde kızlar nerde
kapatılmış evlerine namusun yeşil kapılarında
süngüsü hadım hançerlerin utanmazlığında
V
şaşkın bakıyorum uzakta hurma tadında Şam
acının yüzü yanık dokunsam ağlar akşam
sandalyesinde zamanın deliğinden doğuya bakan
bir kardinalin dinginliğinde anlıyorum çaresizliği
VI
kimsesiz suya düşmesidir gölgenin tanık
ustasını yitirmiş gelecek.
korku namus öfke tuzak kan tutsak
ezerim ruhumu kanatıp bütün taşları işleyerek
çöl elimin artığı ayak ucumda duruyor kişneyerek
çatlayan atların kemiklerine karışmış gelecek
göreceksiniz aptal bedeviyi gece gölgesi boğacak çadırında
Bedri Karayağmurlar İzmir 2009
I
duru bir su kadar mavi
yüreğindeki çiçek kadar turuncu olsam
renkli yağmurlar yağardım
uzak kentlerinin taş evlerine
elim sesinle daha uz aklım duysun
uzak bulutlara takılmış
coşkun bir dalga her zaman
ah zaman azgın orospu
gülüp gülüp geçiyorsun
II
taş konaklardan
kuru topraklardan geçtim dün
Sevgi usul ve sıcak ve dişi bir nehirdi yanımda
Göğsüm göklerde kollarım gerili kendi haçımda
Dayrül Mor Bedesten-i Cami
zeytin yeşil üzüm kara buğday sarı
yürür kuyruğu keskin kıllı bir akrep
tarihin bütün derslerini yazan yırtık sayfaların arasında
III
takla atan uysal bir güvercinin kanadında
Kürtçe bir ağıt yayılır Mezopotamya denizine
Artuklu mezarlarının taş işlemelerinde eskir sürmeler
nazarım değer baksam tütsüler
yitik gelinlerin duvaklarını sürükler arap atlar
arap kızların büyür gözleri demir kapılarda
abralardan konaklara uzar asmalar
kara küçülse mavi büyüse hüzün türküm
yağsa yağmur aksa yağmur gülse yağmur
kardeş bak yüzüme sazının teli değil mi ömrüm
IV
ceylanlar geçer yanımdan
korkular Şahmaran öykülerinden taşar sokaklara
işlemeli taş duvarlar arasında yanar güneş
ellerim süryani maharetinde bekler ince kirpiklerini
telkari akşamlarda sınarım kendimi
sevmektir sevabım günahım sen
hangi bağı öpsem kekre bir şarap gizli mahzenlerinde
bedestenden geçer hamam yollarında boyalı oğlanlar
kızlar nerde kızlar nerde
kapatılmış evlerine namusun yeşil kapılarında
süngüsü hadım hançerlerin utanmazlığında
V
şaşkın bakıyorum uzakta hurma tadında Şam
acının yüzü yanık dokunsam ağlar akşam
sandalyesinde zamanın deliğinden doğuya bakan
bir kardinalin dinginliğinde anlıyorum çaresizliği
VI
kimsesiz suya düşmesidir gölgenin tanık
ustasını yitirmiş gelecek.
korku namus öfke tuzak kan tutsak
ezerim ruhumu kanatıp bütün taşları işleyerek
çöl elimin artığı ayak ucumda duruyor kişneyerek
çatlayan atların kemiklerine karışmış gelecek
göreceksiniz aptal bedeviyi gece gölgesi boğacak çadırında
Bedri Karayağmurlar İzmir 2009
sana sarılırım
sana sarılırım
bir düdük sesi
beş sesli bir intikam
sığlığın ve acımasızlığın
sert sıkı botları altında gelecek
koparılan çiçekler yiten umutlar
yıkılan değerler uzak bir duvarın kalıntılarında
dümdüz bir dünyaya sarılır yeşil kuşaklar
ben sana uysal ve esmer
köylere iner kurt kuyruğu karanlık
tütmeyen bacaları ısırır aç baykuşlar
kurumuş tarlaları sarar sarı dikenler
meyveler dalında çürür
doğmaz artık çocuklar
uzun bir göç kurulur
dağ ova deniz
yaylalar düşe döner kentlerin izbelerinde
ben sana sarılırım
aşksız ve ıssız pencerelere düşer kentler
güvercin akşamlara sokulur yılanlar
sular camilere akar
tertemiz cenazeler kalkar ikindilere
gizlenir günahlar
sıkı sarılmış çarşaflara
dönerim sırtımı kirletilmiş sokaklara
sıkıca sarılırım sana
bir düdük sesi
beş sesli bir intikam
sığlığın ve acımasızlığın
sert sıkı botları altında gelecek
koparılan çiçekler yiten umutlar
yıkılan değerler uzak bir duvarın kalıntılarında
dümdüz bir dünyaya sarılır yeşil kuşaklar
ben sana uysal ve esmer
köylere iner kurt kuyruğu karanlık
tütmeyen bacaları ısırır aç baykuşlar
kurumuş tarlaları sarar sarı dikenler
meyveler dalında çürür
doğmaz artık çocuklar
uzun bir göç kurulur
dağ ova deniz
yaylalar düşe döner kentlerin izbelerinde
ben sana sarılırım
aşksız ve ıssız pencerelere düşer kentler
güvercin akşamlara sokulur yılanlar
sular camilere akar
tertemiz cenazeler kalkar ikindilere
gizlenir günahlar
sıkı sarılmış çarşaflara
dönerim sırtımı kirletilmiş sokaklara
sıkıca sarılırım sana
2 Mayıs 2009 Cumartesi
Kumum
kumum
ellerinde
istersen ışıltılı bir deniz parçası
incisi istiridye dudaklarının
yoksan
çöllerinde
çok ve yalnız
sürgün bir dervişin çaresizliğinde
fırtınalarına düştüm
ne gelir elimden
savursan toz
tutsan cam
kırılgan saydam ocaklarında
killerine kat pişir
odalarında sonsuz bir heykel
sevinçli ve hep yarım özleminden
direngen bir yabancı
dizinin dibinde
döküm artığı başının belası
tutkunu ellerinin kanatmaya hazır
kristal bir bıçak bileklerinde
kumum avuçla savur kör göklerine
ellerinde
istersen ışıltılı bir deniz parçası
incisi istiridye dudaklarının
yoksan
çöllerinde
çok ve yalnız
sürgün bir dervişin çaresizliğinde
fırtınalarına düştüm
ne gelir elimden
savursan toz
tutsan cam
kırılgan saydam ocaklarında
killerine kat pişir
odalarında sonsuz bir heykel
sevinçli ve hep yarım özleminden
direngen bir yabancı
dizinin dibinde
döküm artığı başının belası
tutkunu ellerinin kanatmaya hazır
kristal bir bıçak bileklerinde
kumum avuçla savur kör göklerine
27 Nisan 2009 Pazartesi
Zamanı Geldi
Bedri Karayağmurlar
sana bakıyorum
duman altı taş evlerin
üşümüş merdivenlerinde
zaman eski şarap taze
bu sen misin bilmiyorum
sana bakıyorum
güzelsin ve gidiyorsun
gidersin gitmelisin
öylece kalıyorum
sana bakıyorum
dilimde pas ve acı
serin göklerinde
bilinmez denizlerinde
sana bakıyorum
sahiden gidiyorsun
sana bakıyorum
sıcak toprağın sarısı
güneş ters yüz olmuş besbelli
rüzgar uğulduyor dağların ortasında
sana bakıyorum
İzmir 2008-9
Bedri Karayağmurlar
sana bakıyorum
duman altı taş evlerin
üşümüş merdivenlerinde
zaman eski şarap taze
bu sen misin bilmiyorum
sana bakıyorum
güzelsin ve gidiyorsun
gidersin gitmelisin
öylece kalıyorum
sana bakıyorum
dilimde pas ve acı
serin göklerinde
bilinmez denizlerinde
sana bakıyorum
sahiden gidiyorsun
sana bakıyorum
sıcak toprağın sarısı
güneş ters yüz olmuş besbelli
rüzgar uğulduyor dağların ortasında
sana bakıyorum
İzmir 2008-9
20 Şubat 2009 Cuma
düş işte
Bedri KARAYAĞMURLAR
açık bir gecede
uçuk şarkılar dilimizde
düş işte
ne sen varsın ne gece
uzaklara gidiyorsun
yeşiller kanatıyorsun
doğa yazıyorsun ellerine
bir de yalnızlık
yanında değilim ya
amazonlaşıyorsun
ben de atlar çiziyorum
mavilere boyuyorum hepsini
akşamüstü mavilerine
hüzün mavilerine
hepsini sana veriyorum
mavi bir kısrağa dönüşüyorsun
denizler geçiyorum seninle
uzak gecelere giriyoruz
sokuluyorsun sıcak ve uysal
soyunup amazonluğundan
terim akıyorsun
hızlı ve uzun koşulardan yorgun
düş işte
ne at var ne deniz
özlemini kırbaçlıyorum
terkimde türküsün
ışık akıyorsun
usulca gözlerine dokunuyorum
sabah oluyor
düş işte
masmavi geliveriyorsun
6 Ocak 2009 Salı
Dünyada
gazze diye
bir yerin bir avuç
insanını dünyanın en güçlü
silahlarıyla öldürdüler
Gazze
Gazze’de gece
Gazze’de gecede işkence
Gazze’de gecede işkencede elim
Gazze’de gecede işkencede elimde çiçek
Gazze’de gecede işkencede elimde çiçekte kan
Gazze’de gecede işkencede elimde çiçekte kan
Gazze’de gecede işkencede elimde çiçek
Gazze’de gecede işkencede elim
Gazze’de gecede işkence
Gazze’de gece
Gazze
Gazze
Gazze nerede
Gazze nerede desem de
Gazze nerede desem de bilirim
Gazze nerede desem de bilirim de
Gazze nerede desem de bilirim de söylerim
Gazze nerede desem de bilirim de söylerim de
Duyan olmaz
Duyan olmaz
Duyan olmaz
7 Ocak 2009 Bedri Karayağmurlar
gazze diye
bir yerin bir avuç
insanını dünyanın en güçlü
silahlarıyla öldürdüler
Gazze
Gazze’de gece
Gazze’de gecede işkence
Gazze’de gecede işkencede elim
Gazze’de gecede işkencede elimde çiçek
Gazze’de gecede işkencede elimde çiçekte kan
Gazze’de gecede işkencede elimde çiçekte kan
Gazze’de gecede işkencede elimde çiçek
Gazze’de gecede işkencede elim
Gazze’de gecede işkence
Gazze’de gece
Gazze
Gazze
Gazze nerede
Gazze nerede desem de
Gazze nerede desem de bilirim
Gazze nerede desem de bilirim de
Gazze nerede desem de bilirim de söylerim
Gazze nerede desem de bilirim de söylerim de
Duyan olmaz
Duyan olmaz
Duyan olmaz
7 Ocak 2009 Bedri Karayağmurlar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)